Belediye Başkanı Zeydan Karalar yüreklerden silinemez…

dogan-suslu-kose MEDYATİK BAKIŞ

Doğan SÜSLÜ

 

e-mail:medyatikbakis@hotmail.com

Türkiye demokrasisi, bir kez daha sandıkla gelenin, bir şekilde sahne dışına itilmesine tanık oluyor. Bu kez figür, halkın oylarıyla seçilmiş bir büyükşehir belediye başkanı, Zeydan Karalar. 2024 yerel seçimlerinde Adana halkının yüksek desteğiyle ikinci kez göreve gelen Karalar, şimdi Silivri Cezaevi’nde tutuklu. Gerekçe? Yolsuzluk ve suç örgütüyle bağlantı iddiaları. Ancak bu gerekçelerin ne kadar somut, ne kadar inandırıcı olduğu ciddi bir tartışma konusudur. Üstelik Karalar’ın İstanbul’da tutuklanıp, İstanbul’da yargılanması ve Adana’dan koparılması da işin siyasi boyutuna dair kuşkuları derinleştirmektedir. Zeydan Karalar hakkında başlatılan soruşturmanın merkezinde, iş dünyasından bir ismin “etkin pişmanlık” kapsamında verdiği ifadeler yer alıyor. Ancak bu beyanlar, doğrudan delillerle değil Karalar’a dair dolaylı ve yorum içeren ifadelerle dolu. Ne ihale kayıtlarında bir usulsüzlük var ne de Karalar’ın şahsi menfaat elde ettiğine dair somut bir belge.

O vakit şunu sormak gerekir. Bu deliller, bir belediye başkanının tutuklanmasını gerektirecek kadar güçlü mü? Hukuk sistemimizde tutuklama, bir ön ceza değil sadece kaçma şüphesi, delil karartma ihtimali gibi hallerde başvurulan istisnai bir tedbirdir. Karalar gibi her gün kameralar karşısında açıklamalar yapan, görevinden bir gün dahi kaçmamış bir siyasetçi için bu gerekçe ne kadar geçerlidir?

*Neden Silivri tercih edildi?

Zeydan Karalar hakkında açılan dosya İstanbul merkezli. Oysa olayların tamamı Adana’da geçmiş, ilgili işlemler Adana Belediyesi çatısı altında yürütülmüş. O halde soruşturmada “yetki yönünden” bile ciddi sorunlar söz konusu. Ve asıl çarpıcı olan: Karalar, Silivri Cezaevi’ne gönderiliyor. Silivri, sadece bir cezaevi değil Türkiye siyasi tarihinde muhaliflerin tutulduğu, sembolik bir yer haline gelmiş bir mekândır. Oraya gönderilmenin, sadece bir coğrafi tercih değil bir mesaj içerdiği açıktır “Bu ülkede muhalefet edersen, Silivri soğuğu seni bekler” mesajı her şekilde ima ediliyor. Zeydan Karalar’ın tutuklanması, yalnızca bir yargı süreci olarak görülmemelidir. Son beş yılda, özellikle muhalefetin kazandığı büyükşehir belediyelerine karşı sistematik bir kuşatma söz konusudur…

*Yerel yönetimleri dizayn etme çabası

Ankara’da Mansur Yavaş’a yönelik müfettiş raporları, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı davalar, Mersin, İzmir ve Eskişehir’de artan denetim ve soruşturmalar, ve nihayetinde Adana’da Karalar’ın tutuklanması… Bütün bunlar bize gösteriyor ki siyasi iktidar, halkın sandıkla kazandığı yerel yönetimleri başka yollarla dizayn etme çabası içindedir. Bu da bizi şu tehlikeli soruya getiriyor. Sandık hala geçerli bir irade aracı mı, yoksa artık sadece göstermelik bir işlem mi? Zeydan Karalar’ın görevden uzaklaştırılması, yalnızca bir kişiyi hedef almıyor. Aslında bu, Adana halkına yönelik bir gözdağıdır. “Siz ne kadar çok oy verirseniz verin, biz gerekirse sandığın sonucunu Silivri’de nötrleriz” mesajı bana göre Adana seçmenine de verilmiştir. Daha da önemlisi, bu müdahale, yalnızca Adana’da değil Türkiye’nin dört bir yanında belediyelerin üzerine çöken bir “vesayet gölgesi” oluşturmaktadır. Burada mesele bir partinin ya da bir ismin meselesi olmaktan çıktı. Eğer tutuklama, delile değil yoruma dayanıyorsa; eğer siyasi mesaj vermek için yargı araçsallaştırılıyorsa; eğer seçilmiş yöneticiler yargı eliyle görevden uzaklaştırılıyorsa—bu, hepimizin sorunu haline gelmiş demektir.

*Kamu vicdanında nasıl yankı bulacak?

Bugün Zeydan Karalar, yarın başka bir belediye başkanı, sonra belki sıradan bir vatandaş… Sessiz kalırsak sıra mutlaka bize gelecektir… Zeydan Karalar’ın masumiyetini elbette yargı süreci belirleyecektir. Ancak yargı süreci kadar önemli olan şey bu sürecin nasıl işletildiği, hangi evraklarla yürütüldüğü ve kamu vicdanında nasıl yankı bulduğudur. Bugün cezaevinde olan yalnızca bir belediye başkanı değil halkın sandıkta verdiği oy, yerel demokrasi ve hukuk devleti de parmaklıklar ardında tutulmaktadır. Belki de asıl tutuklanan Türkiye’de adalet umududur.

*Toplumsal sınav

Zeydan Karalar’ın yaşadığı güncel durum, yalnızca bir hukuki tartışma değil aynı zamanda toplumsal bir sınavdır. Bu sınavda kimileri korkudan susacak, kimileri olan biteni küçümseyecektir. Ancak bilinmelidir ki demokrasiye sahip çıkmak, sadece seçim günü oy vermekle değil o oyun arkasında durmakla mümkündür. Göz göre göre işleyen adaletsizlik karşısında susarsak, sadece bir siyasetçiyi değil kendi geleceğimizi, çocuklarımızın özgürlüğünü ve halk iradesine olan inancımızı da yitiririz. Bu yüzden şimdi sessiz kalmamak ve hukukun siyasallaşmasına karşı durmak her yurttaşın sorumluluğudur…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.