1963 yılındaki Uçak Kazası, Küçük Boyacı hadisesinin doğrusu ve Mete Akyol

dogan-suslu-kose

MEDYATİK BAKIŞ

Doğan SÜSLÜ

İletişim:0 532 728 45 53

e-mail:medyatikbakis@hotmail.com

Geçtiğimiz günlerde, 1963 yılında Ankara semalarında çarpışan iki uçak, hadiseye adı karışan küçük Boyacı çocuğu ve Gazeteci Mete Akyol’u yazmıştım. Önce tarihi kazayı şöyle bir hatırlayalım.

Ulus faciası ya da Middle East Airlines‘in 265 sefer sayılı uçuşu, 1 Şubat 1963 tarihinde Lübnan Havayolu Şirketi Middle East Airlines-Air Liban’a ait Lefkoşa aktarmalı BeyrutAnkara seferini yapmakta olan Vickers Viscount 745 D tipi yolcu uçağının Esenboğa Havaalanı‘na inişe hazırlanırken Türk Hava Kuvvetleri‘ne ait Douglas C-47 tipi nakliye uçağıyla çarpışması sonucu, her iki uçağın da Ulus semtinde bulunan meskûn mahaller üzerindeki farklı noktalara düşmesiyle sonuçlanan havacılık kazasıdır. Kazada yolcu uçağında bulunan 11 yolcu ve 3 mürettebat, askeri uçakta bulunan 3 Türk askerî personeli ve uçakların düştükleri yerlerde bulunan 87 kişi ile beraber toplam 104 kişi hayatını kaybetmiştir.

Devamı için tıkla

OYAK ve İsdemir mağdurları, Necati Özbahadır Paşa ve hasta İsdemir

dogan-suslu-kose

MEDYATİK BAKIŞ

Doğan SÜSLÜ

İletişim:0 532 728 45 53

e-mail:medyatikbakis@hotmail.com

İsdemir fabrika sahası dışında çadır kuran OYAK ve İsdemir mağdurları, bugün çadırdaki 94. günlerindeler. Çeşitli sebeplerle işlerine son verilen işçiler, 23 Haziran 2015 Salı günü emek çadırında bir basın açıklaması yaparak, OYAK’ın yeni Yönetim Kurulu Başkanı emekli Korgeneral Necati Özbahadır ve diğer yönetim kurulu üyelerine seslendiler. İşten çıkartılan işçiler adına konuşan Y.K., İsdemir’de işten atılmalara ve zulme son verilmesi gereğine işaret etti ve işlerine geri dönmek istediklerini belirtti.

kose2

*Yöneticilik yerine sendikacılık yapanlar mı oldu? 

Sözcü Y.K. konuşmasının devamında şu iddialara yer verdi ve “Bizler sendikal tercihleri yüzünden Çelik-İş Sendikası’ndan istifa etmediğimiz için kimimiz sosyal paylaşımlarımız bahane edilerek, kimimiz ‘bugün şekerin çıktı, senin geçmişte şu hastalığın var, senin arkadaşını beğenmedik’ gibi sudan bahanelerle işten atıldık. Coşkun Ulusoy başta olmak üzere Recep Özhan, Burtay Koraltan, Hasan Durgun, İsdemir’de terör estirerek, işten atarız tehditleriyle sendikacılık yapmışlardır. Bunlar İsdemir’in yöneticileri değil âdete sendikacıları olmuşlardır. Teşvike zorlanan arkadaşlarımızın, haksız işten atılmalarının durdurulmasını ve haksız işten atılanların geri alınmasını istiyoruz. Coşkun Ulusoy ve iki yıldır İsdemir’de görülmeyen, sürekli hasta olan ve raporlu haliyle İsdemir’e sadece işçi atmak için gelen Recep Özhan ve İnsan Kaynakları Baş Müdürü Hasan Durgun’a, ramazan gününde haklarımızı helal etmiyor ve zulmün durdurulmasını istiyoruz” diye konuştu.

 *Özbahadır Paşa’ya çağrı…

Mağdur arkadaşları adına konuşan Y.K., sözlerinin devamında ise “ayrıca, OYAK Yönetim Kurulu Başkanı Necati Özbahadır başta olmak üzere tüm yönetim kurulu üyelerimizden mevcut mağduriyetimizin giderilmesini ve işlerimize geri dönmemiz hususunda ilgi ve yardımlarını bekliyoruz. Evlerimize ekmek götürmenin yolunun çalışmaktan geçtiği bilinmektedir. Sayın Özbahadır Paşamızın çağrımıza kayıtsız kalmayacağına inanıyoruz” dedi.

kose1

*İsdemir’deki huzursuzluk ve karmaşa dikkatle incelenmelidir

Evet, OYAK ve İsdemir mağdurları işçiler, yukarıdaki iddialarla OYAK’ın yeni yönetim kurulu başkanı Özbahadır Paşa’ya seslenip adeta son 20 ayda yaşadıklarını özetleyip, emekli Korgeneral Necati Özbahadır’dan yardım istediler. Korgeneral ya da kısaca general rütbesine erişmiş isimler, mutlaka o makamlara başarılarıyla, becerileriyle ve hakkaniyetleriyle gelmişlerdir. Ben öyle sanıyorum ki Özbahadır Paşa, OYAK ve İsdemir mağdurlarının sesine kulak verecek ve son 20 aydaki İsdemir’deki huzursuzluğun ve karmaşanın sebeplerini araştıracaktır. Bazı İsdemir yöneticileri ile ilave bir ismin, yöneticilik yerine sendikacılık yaptıkları yönündeki iddialara da, kanaatime göre ayrı bir parantez açacak ve bu parantezi de çok daha dikkatle bir şekilde inceleyecektir…

*Askerler arasında kutuplaşma olursa…

İsdemir’de son yıllarda ve özellikle son 20 ayda ciddi bir yatırımın olmaması, huzursuzluğun tavan yapması, iş barışının sekteye uğraması, işçinin iş yerinde ve evinde ailesiyle birlikte huzursuz olması, ‘yarın sabah beni de işimden atarlar mı korkusu’, İsdemir’i bir hayli germiş ve üretim rekorları yerine mevcut üretim yeterli kabul edilmiştir.  20 ay önce alın terleri bir birine karışan işçiler, birlikte yemek yiyip, çay içerlerken, şimdi bir birine selam vermez olmuşlar, ayrı masalarda yemek yiyip, çay içer hale getirilmişlerdir. Sayın Özbahadır paşam çok iyi bilir. Bir orduda eğer askerler arasında gerginlik, küslük ve kutuplaşma olursa o birliklerin cephede başarılı olması asla mümkün değildir…

*Pansuman tedbirlerin ötesinde bir tedaviye ihtiyaç var

Son 20 ayda, İsdemir’e sonradan gelen sendika emek ve alın teri yerine işçilerin beyinlerine ideolojiyi enjekte etmiş, böylece alın teri ve emek yerine ideoloji ön plana geçmiş, işçiler bir birine kırdırılır olmuştur. Daha önce defalarca yazdım. Yönetici ve yöneticinin görevi üretimi sürdürmek ve arttırmak kadar, iş barışını, huzur ve sükûneti de tesis etmektir. Hemen her şeyi ‘Ben yaptım olacak’ mantığıyla yapamazsınız. İşçinin psikolojisini, sendikal tercihlerini mutlaka göz önüne almanız gerekir. Dolayısıyla OYAK’a bağlı İsdemir’de acilen beyaz sayfa ve pansuman tedbirlerin çok ötesinde serumlu, vitaminli, neşterli, iğneli, moral değerli iyileştirmelere ihtiyaç vardır…

*Özbahadır Paşa ve arkadaşlarından umutluyum

Ben kendi adıma Sayın Necati Özbahadır paşamdan ve yeni yönetim kurulundan umutluyum. Sayın Özbahadır, yönetim kurulundaki arkadaşlarıyla beraber mutlaka İsdemir’in dününü, bugününü masaya yatıracak, İsdemir yöneticilerinden muhtemelen ‘toz pembe tablolar içeren brifing alacak’ ancak her şeye rağmen rayından çıkan, yolunda gitmeyen işler için bir dizi karar alıp onları uygulamaya koyacaktır. Yine biliyorum ki İsdemir’de beyaz sayfa açılmaz ise bugünkü mevcut sorunlar katlanarak büyüyecek ve işin içinden çıkılamaz bir hal alabilecektir. Özbahadır Paşa, İsdemir’e eski huzuru, iş barışını ve üretim rekorlarını getirebilir. Hasta İsdemir’i, yoğun bakıma girmeden birkaç düzenlemeyle, doğru teşhis ve tedaviyle yeniden ayağa kaldırıp, dünya çelik şirketleriyle yarışır hale getirebilir…

*İşçi çocuğunun yüz ifadesi

6 Nisan 2015 tarihinde, yine işten çıkartılan işçilerin çadırı önünde çektiğim bir fotoğraf var. İşten çıkartılan işçilerden birinin oğlu “Babamın işini istiyorum” yazılı bir karton tutuyor. Hadi üzeri yazılı kartondan vazgeçelim. Ancak Sayın Özbahadır Paşam ve sayın yönetim kurulu üyeleri, fotoğraftaki çocuğun yüz ifadesine lütfen dikkatle baksınlar. Çocuğun yüz ifadesindeki mutsuzluk ve umutsuzluk sanırım onlara çok şey anlatacaktır…

*Güzelliğe engel olan tüm pürüzler giderilmelidir         

İsdemir, gülen işçi çocuklarının, geleceğe umutla bakan emekçilerin fabrikası olmalıdır. Yine İsdemir, işçilerin bir birine düşman değil kardeş olduğu, huzurun işveren, işçi ve emekçilerin hür iradeleriyle tercih ettiği yetkili sendika eliyle gerçekleştirildiği bir işletme olmalıdır. Birileri İsdemir’de tıkır tıkır işleyen sisteme, sırf kendi menfaatleri için ayar vermeye çalışıp çomak sokmuşsa, çomakçılar, çanakçılar, çömlekçiler ve de gömlekçiler, harap ettikleri kurulu düzenin hesabını vermelidir… İsdemir’de, eskiden olduğu gibi yüzler gülmeli, işinden, aşından endişe eden endişeli yüzler yerini umutlu emekçi yüzlerine bırakmalıdır… Sevgi, saygı, güven ve iş barışı yeniden ayağa kaldırılmalıdır…

Üçayaklı sacın, üç ayağını da yere sağlam bastırma işini, Özbahadır Paşam ve diğer çalışma arkadaşları başarır diye düşünüyorum. Size ve mesai arkadaşlarınıza başarılar paşam… Güzel yüreğinizdeki huzurlu ve üretken İsdemir, bizim de gönlümüzün ilk sırasındadır… Böylesi bir güzelliğe engel olan tüm pürüzler, mümkün olan en kısa sürede giderilmelidir, temizlenmelidir…

 

 

 

Ankara semalarında çarpışan iki uçak, boyacı çocuk ve gazeteci Mete Akyol

dogan-suslu-kose

MEDYATİK BAKIŞ

Doğan SÜSLÜ

İletişim:0 532 728 45 53

e-mail:medyatikbakis@hotmail.com

Önce, 1 Şubat 1963 tarihinde Ankara’da, Ulus semti üzerinde havada çarpışan iki uçağın bilgisini özet olarak vereceğim. Ardından Ulus Meydanı önünde boyacılık yapan küçük boyacının çok ilginç hikâyesini siz okurlarıma aktarmaya çalışacağım…

Ulus faciası ya da Middle East Airlines‘in 265 sefer sayılı uçuşu, 1 Şubat 1963 tarihinde Lübnan Havayolu Şirketi Middle East Airlines-Air Liban’a ait Lefkoşa aktarmalı BeyrutAnkara seferini yapmakta olan Vickers Viscount 745 D tipi yolcu uçağının Esenboğa Havaalanı‘na inişe hazırlanırken Türk Hava Kuvvetleri‘ne ait Douglas C-47 tipi nakliye uçağıyla çarpışması sonucu, her iki uçağın da Ulus semtinde bulunan meskûn mahaller üzerindeki farklı noktalara düşmesiyle sonuçlanan havacılık kazasıdır.

Devamı için tıkla

Koalisyon senaryoları

dogan-suslu-kose

MEDYATİK BAKIŞ

Doğan SÜSLÜ

İletişim:0 532 728 45 53

e-mail:medyatikbakis@hotmail.com

Önce 2015 Genel Seçim sonuçlarının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Kesinleşmeyen son verilere göre AKP:258, CHP:132, MHP:80 ve yine HDP:80 milletvekili kazanmış görünüyor. Yüksek Seçim Kurulu kesin sonuçları açıklayana kadar AKP ile HDP arasında iki milletvekili gidip gelecek gibi görünüyor. Evet, ortaya çıkan tablo, kimseyi tek başına iktidar yapmıyor. Mutlaka koalisyon, o da olmadı en kısa süre de erken seçim olasılığı gündeme geliyor. Hemen koalisyon seçeneklerine bakalım.

*Ak Parti azınlık hükümeti

 275 sayısından yani güvenoyundan uzak bir Ak Parti azınlık hükümeti olasılığı zor görülüyor. Ak Parti haricindeki bir partinin desteği olsa bile böylesi bir azınlık hükümeti kesin olarak uzun ömürlü olmaz. Özetle Ak Parti azınlık hükümeti olmaz gibi görünüyor.

Devamı için tıkla

Gazeteci Can Dündar’ı haklı buluyorum…

dogan-suslu-kose

MEDYATİK BAKIŞ

Doğan SÜSLÜ

İletişim:0 532 728 45 53

e-mail:medyatikbakis@hotmail.com

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, gazeteci Can Dündar’ı başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere çeşitli çevreler eleştiriyor. Sevgili Can Dündar, aldığı eleştiriden çok fazlasını da övgü olarak alıyor ve bir gazetecilik başarısına imza attığı, ülkemizde ve dünya medyasında konuşuluyor. Ben de meslektaşım Can Dündar’ın başarılı bir habercilik yaptığına inanıyor ve onu canı gönülden destekliyorum. Gazetecilere yönelik baskılar, yıldırma ve sindirme operasyonu zaten bir süredir vardı. Söz konusu sindirme operasyonunu artarak sürdürmek isteyen çevreler var. Ve üzülerek yazıyorum Cumhurbaşkanı Erdoğan Can Dündar ve onun gibi düşünen gazeteciler için savcılığa suç duyurusunda bulunarak bu işin öncülüğünü yapıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bana göre hata yapıyor…

Devamı için tıkla