Doğan SÜSLÜ
e-mail:medyatikbakis@hotmail.
Türkiye’de adalet mekanizmasının en çok sınandığı konulardan biri, tutuklu yargılamalarda sağlık sorunlarının nasıl ele alındığıdır. Son günlerde bu sınav, Beylikdüzü Belediye Başkanı’nın durumu özelinde yeniden karşımıza çıktı. Ciddi ve tıbben belgelenmiş sağlık sorunlarına rağmen hâlâ tutuklu yargılanıyor oluşu, yalnızca bir hukuki mesele değil; aynı zamanda toplumsal vicdanın test edildiği bir noktadır. Unutmayalım ki adalet, sadece suçlu ile suçsuzu ayırt etmekle kalmaz; aynı zamanda insan onurunu koruyarak uygulanmalıdır. Ceza hukukunun temel prensiplerinden biri, tutuklamanın bir ceza değil bir önlem olmasıdır. Eğer bu önlem, kişinin temel haklarını — özellikle de yaşam ve sağlık hakkını — tehdit edecek boyutlara ulaşıyorsa, artık orada hukuk değil başka saikler devreye girmiş demektir.
Beylikdüzü Belediye Başkanı’nın durumu tam da böyle bir çerçevede değerlendirilmeli. Hakkındaki suçlamaların mahkeme tarafından eksiksiz şekilde araştırılması gerektiği elbette tartışılmaz. Ancak bu araştırma, bir insanın sağlık koşullarını görmezden gelerek, onun yaşam hakkını riske atarak yürütülemez. Sağlık raporları açık, teşhis net ve risk yüksek. Bu durumda tutuksuz yargılanması hem hukuki hem de insani açıdan en makul yoldur.
*Hukuk, hakaniyetin alanıdır…
Ne yazık ki ülkemizde, özellikle siyasi kimliği olan isimlerin adli süreçlerinde tutukluluk sıklıkla bir “güç gösterisi”ne dönüşebiliyor. Oysa hukuk, güç gösterisinin değil, hakkaniyetin alanıdır. Bir belediye başkanının — ki kamuoyunun oylarıyla seçilmiş, halkın temsilcisidir — bu şekilde ağır bir sağlık yüküyle cezaevi koşullarında tutulması, adil yargılanma hakkının fiilen ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bu meselede taraf olmak zorunda değiliz. Sadece vicdan sahibi olmak yeterli. Bugün bir başkasının yaşadığı adaletsizlik, yarın hepimizin kapısını çalabilir. Bu yüzden ses çıkarmak, sağlık hakkı için adalet istemek, siyasi değil insani bir duruştur. Adalet, güçlüden yana değil haklıdan yana olduğunda anlamlıdır. Ve hiçbir adalet sistemi, sağlıkla imtihanında sınıfta kalmayı kaldıramaz.
*Ağır bir vicdani ve hukuki sınav…
Tekrar yazmakta fayda görüyorum. Beylikdüzü Belediye Başkanı Çalık, tutuksuz yargılanmalıdır. Türkiye’de hukukun temel ilkeleri sıkça hatırlanır ama uygulamada ne yazık ki zaman zaman göz ardı edilir. Bugün karşımızda duran örneklerden biri Beylikdüzü Belediye Başkanı’nın yaşadığı ciddi sağlık sorunlarına rağmen tutuklu yargılanmasıdır. Bu durum yalnızca bir bireyin değil aynı zamanda adalet sistemimizin karşı karşıya kaldığı ağır bir vicdani ve hukuki sınavdır. Her şeyden önce belirtmek gerekir ki hiç kimse yargıdan muaf değildir. Suç isnatları ciddi ise elbette yargılanmalı, gerçekler açığa çıkarılmalıdır. Ancak bu sürecin hukuka uygun, insan haklarına saygılı ve ölçülü bir şekilde yürütülmesi gerekir. Çünkü ceza hukukunda esas olan “masumiyet karinesi”dir. Yani kişi suçlu ilan edilmeden önce, suçsuz kabul edilir. Bu ilke, yalnızca bir cümle değil, bir medeniyet ölçüsüdür. Bugün karşımızda duran tabloya bir göz atalım. Beylikdüzü Belediye Başkanı, doktor raporlarıyla belgelenmiş ciddi sağlık sorunları yaşayan bir kişidir. Sürekli tıbbi gözetim gerektiren bir hastalıkla mücadele ediyor. Cezaevi koşulları, bırakın tedaviyi; bu hastalığın yönetimi açısından bile büyük bir tehdit oluşturuyor. Peki tüm bu bilgiler ortadayken neden tutuklu yargılanıyor?
*Tutukluluk son çare olmalı
Burada şu soruyu sormak isyerim. Amaç gerçekten adaleti sağlamak mı, yoksa kamuoyu önünde “mesaj vermek” mi? Çünkü hukuk devleti olmanın gereği, kişilerin sağlık durumuna göre tutuksuz yargılanmalarının önünü açmaktır. Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da bu konuya dair açık hükümler vardır. Tutukluluk, son çare olmalı; kişi hayati risk altındaysa bu önlem derhal sona erdirilmelidir. Kaldı ki Beylikdüzü Belediye Başkanı kaçma şüphesi taşımıyor. Halkın gözü önünde siyaset yapmış, görevine devam etmiş, adresi, kimliği, tüm yaşamı belli bir kamu görevlisinden bahsediyoruz. Delilleri karartma ya da yargıdan kaçma ihtimali olmayan birini cezaevinde tutmak, hangi gerekçeyle izah edilebilir? Eğer ille de yargılanacaksa – ki buna kimsenin itirazı yok – bu sürecin tutuksuz şekilde yürütülmesi en doğru, en insani ve en hukuki yöntemdir. Bir insanı, hele de ciddi sağlık sorunları yaşayan bir kamu görevlisini cezaevinde tutmanın ne adaletle, ne ahlakla, ne de insan haklarıyla bağdaşır bir tarafı yoktur.
*Herkes için tehlike çanları çalar…
Bu bir çağrı değil bir hatırlatmadır. Hukuk, intikam aracı değil toplumun vicdanını temsil eden dengeli bir sistemdir. Sağlık hakkı, her insanın doğuştan sahip olduğu en temel haktır ve hiçbir mahkeme kararı bu hakkı elinden alamaz. Bugün bu konuda sessiz kalanlar, yarın benzer bir adaletsizlikle karşılaştıklarında yalnız kalacaklarını unutmamalıdır. Çünkü adalet, bir kez sarsıldığında, herkes için tehlike çanları çalmaya başlar. İşte bu yüzden diyorum ki Adalet yaşasın istiyorsak, önce vicdanı yaşatmalıyız. Ve vicdan, burada net konuşuyor, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık derhal tahliye edilmeli, yargı süreci sağlık hakkı gözetilerek, tutuksuz şekilde sürdürülmelidir…