“Zeytin Yasası” geri çekilmelidir…

dogan-suslu-kose

 

MEDYATİK BAKIŞ

Doğan SÜSLÜ

 

e-mail:medyatikbakis@hotmail.com

Ülkemizde “Zeytin Yasası” olarak bilinen düzenlemeler, genellikle zeytinlik alanların korunması ve tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla çıkarılmıştır. Ancak son yıllarda bu yasa üzerinde yapılan değişiklik teklifleri ve uygulamalar kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açmıştır. Özellikle zeytinlik alanların madencilik, enerji ve sanayi yatırımlarına açılmasına izin veren düzenlemeler, büyük tepkiler aldı. Yeni düzenlemeler, 15 dönümden küçük zeytinlik alanlarda sanayi, maden ve enerji projeleri yapılabilmesini mümkün kılmaktadır. Bu durum, özellikle maden şirketleri ve termik santral yatırımları için zeytinliklerin yok edilmesine kapı aralamaktadır. Türkiye’nin birçok yerinde zeytinlik alanların “kamu yararı” gerekçesiyle sanayiye tahsis edilmesi ciddi doğa tahribatlarına neden oldu.

*Zeytin, önemli bir tarım ürünüdür…

Zeytin, Türkiye’nin hem iç tüketim hem de ihracat açısından önemli bir tarım ürünüdür. Zeytinliklerin azalması, gıda güvenliği, kırsal geçim kaynakları ve tarım ekonomisi açısından ciddi riskler oluşturacağı açıktır. Küçük çiftçiler, geçimini doğrudan zeytinden sağladığı için bu düzenlemelerle ekonomik olarak mağdur ediliyorlar. Zeytinlik alanlar, sadece zeytin ağacı değil aynı zamanda birçok canlı türü için yaşam alanı oluşturmaktadır. Zeytinliklerin sanayi veya enerji yatırımlarına açılması durumunda yerel biyoçeşitlilik yok olabilir. Ayrıca, erozyon, toprak kaybı, yeraltı sularının kirlenmesi gibi çevresel problemler de artar. 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı Hakkında Kanun, zeytinlik alanların 3 kilometre yakınına dahi toz çıkaran tesis kurulamayacağını belirtiyor. Yeni düzenlemeler bu kanunla çelişmektedir ve bu durum hukuki olarak tartışmalı hale gelmiştir.

*Tarihi ve kültürel değer taşıyor…

“Geçici madde” ya da “istisnai durum” gerekçeleriyle yapılan değişiklikler, anayasal güvence altındaki tarım alanı koruma ilkesiyle bağdaşmıyor. Zeytinlikler sadece ekonomik değil aynı zamanda kültürel ve tarihi değer taşıyorlar. Köy yaşamının temelini oluşturan zeytin tarımı, bu yasa ile ciddi tehdit altına girmiştir. Bu da kırsal göçü hızlandırabilir, köylerin boşalmasına yol açabilir. Zeytin Yasası’ndaki değişiklikler, kısa vadeli ekonomik çıkarlar adına uzun vadeli ekolojik, tarımsal ve toplumsal riskler doğurmaktadır. Zeytin gibi stratejik bir tarım ürününün korunması yalnızca çevre meselesi değil ulusal ekonomi ve toplumsal sürdürülebilirlik meselesi haline gelmiştir. Zeytin Yasası’na karşı halk tepkileri, yargı kararları ve bazı somut örnek olaylar, bu yasanın uygulanmasındaki sakıncaları ve toplumsal etkilerini daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

*Köylüler topraksız ve işsiz kaldı…

Zeytinlik alanlarda yaşayan çiftçiler, bu yasa değişikliklerini “geçim kaynaklarına darbe” olarak kabul ediyorlar. Birçok köylü, zeytinliklerinin madencilik ve enerji yatırımları için kamulaştırılmasından sonra topraksız ve işsiz kaldı. Tepkiler “Zeytinime Dokunma!” gibi kampanyalarla ülke çapında ses getirdi. TEMA Vakfı, Greenpeace, Ekoloji Kolektifi gibi çevre örgütleri yasa değişikliğine karşı basın açıklamaları yaptılar. Bana göre bu açıklamalar mantıklı ve isabetli oldu. Zeytin Yasası’nda yapılan değişikliklerin yol açtığı sorunlar, yalnızca eleştirilmekle kalmamalı; aynı zamanda alternatif, sürdürülebilir ve bütüncül çözüm yolları da geliştirilmelidir.

*Mutlak koruma ilkesi

Zeytinliklerin enerji, sanayi ve maden projelerine açılmasına izin veren hükümler tamamen yürürlükten kaldırılmalı ve yerine mutlak koruma ilkesi getirilmelidir. “Kamu yararı” gibi muğlak ifadelerle zeytinliklerin feda edilmesi hukuken sınırlandırılmalı ve net tanımlar yapılmalıdır. Tıpkı SİT alanlarında olduğu gibi, zeytinlik bölgeler de “Tarımsal SİT Alanı” ilan edilerek ekstra korumaya alınmaları sağlanmalıdır. Bu sayede, yerel halkın tarım yapma hakkı güvence altına alınırken, dış müdahalelerin önü kesilmiş olur. Zeytin üreticilerine verilen destekler artırılmalı; özellikle küçük üreticiler için kooperatifleşme, pazarlama ve teknolojik dönüşüm teşvik edilmelidir.

*Markalaşma, yarar sağlar…

Zeytinyağı üretimi ve markalaşma, yerel kalkınmanın motoru haline getirilmelidir. Zeytinliklerin yalnızca ekonomik değil aynı zamanda kültürel, tarihsel ve ekolojik bir miras olduğuna dair toplumsal bilinç güçlendirilmelidir. Eğitim kurumlarında, köylerde ve medya kanalları üzerinden zeytin ağacının önemi üzerine kamu kampanyaları yapılmalı ve bunlar geliştirilmelidir. Zeytin ağacı, sadece bir tarım ürünü değil aynı zamanda Akdeniz kültürünün, Anadolu’nun ve insanlık tarihinin simgesidir. 2000 yılı aşkın süredir bu topraklarda kök salmış zeytinlikler, Ege’den Güneydoğu’ya milyonlarca insanın yaşamını beslemiş, kuraklığa dirençli yapısı ile iklim değişikliğiyle mücadelede örnek gösterilmiştir.

Artı, barışın, bereketin ve direnişin sembolü olmuştur. Bugün zeytinlikleri korumak; yalnızca ağaçları değil bir yaşam biçimini, ekolojik dengeyi, ve gelecek nesilleri de korumak anlamına gelir. Zeytin Yasası’nda yapılan değişiklikler, yalnızca tarım politikasındaki teknik bir düzenleme değil aynı zamanda doğayla kurduğumuz ilişkinin nasıl şekilleneceğine dair ideolojik bir tercihtir.

*Haykırış…

Soma’da, Akbelen’de, Aliağa’da yükselen “Zeytinime Dokunma!” çığlığı; toprağını, ağacını, yaşam alanını savunan insanların doğayla kurduğu bağın sesi daha doğrusu haykırışıdır. Bu yüzden zeytinlikler için verilen mücadele, sadece yerel bir çevre hareketi değil doğal yaşamın, emeğin ve toplumsal adaletin savunulmasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.