MEDYATİK BAKIŞ
Doğan SÜSLÜ
İletişim:0 532 728 45 53
e-mail:medyatikbakis@hotmail.
Adana, G.antep, Hatay, Mersin ve Osmaniye Baro başkanları ortak bir açıklamayla, 14 Aralık operasyona tepki verdiler. Adana Barosu Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, G.antep Barosu Başkanı Av. Bektaş Şarklı, Hatay Barosu Başkanı Av. Ekrem Dönmez, Mersin Barosu Başkanı Av. Alpay Antmen ile Osmaniye Barosu Başkanı Av. Dilem Aksoy imzasıyla yayınlanan ortak yazılı açıklamada demokrasi, hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü vurusu yapıldı. Yapılan yazılı açıklama da şu görüşlere yer verildi;
*Makul şüphe
14.12.2014 Pazar günü içlerinde medya ve emniyet mensuplarının olduğu 31 kişi hakkında İstanbul Sulh Ceza Hâkimliğinin gözaltı kararı uygulamaya konulmuştur.
Kamuoyu ile paylaşarak eleştiri konusu yaptığımız son torba yasa düzenlemesi ile getirilen ’somut delile dayalı kuvvetli suç şüphesi’ yerine getirilen ’makul şüphe’ yeterli bulunarak şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerlerin aranabilmesi imkânının getirilmesi ve yine Avukatların dosya inceleme yetkisinin kısıtlanmasına imkân veren düzenlemelerin Resmi Gazetede yayımlanmasından hemen bir gün sonra bu operasyonların başlatılması ve eleştiri konusu yaptığımız yeni düzenlemelerin gözaltı ve aramalar ile yapılan soruşturma için dayanak yapılmış olması dikkatimizden kaçmamıştır.
*Hiç kimse yargısal denetimden muaf değildir
Siyasi erk kullanan makamların aylar öncesinden beri ve sıklıkla ve ülkenin o anki gündemini de takip ederek bu operasyonun yapılacağına yönelik yaratığı algı, yargısal bir takip ve süreç olmaktan çok, karşılıklı siyasi bir hesaplaşmanın varlığına işaret etmektedir. Hiç kimse yargısal denetimden, yargıya hesap vermekten muaf değildir. Ancak hiç kimse suç işleme özgürlüğü içinde de değildir.
Çok kısa bir süre önce eleştiri konusu yaptığımız hususlar fiilen uygulamaya konulmuştur. Yeni düzenlemeler ilk defa bu operasyon için kullanılmış olmaktadır. Yeni düzenlemelerin bu operasyonla birlikte daha sonraki zamanlarda nasıl kullanılabileceğinin somut örneklerini yaşadık. Eleştiri hakkını kullanan, ifade ve düşünce özgürlüğünü kullanan tüm unsurlar yarın bu düzenlemelerin olağan şüphelisi ve mağdurudurlar. Hukuk bir gün herkese nasıl lazım olacaksa gelin hepimizin ortak sofrası olan hukuk ve yargıyı duruma ve ülkenin gündemine göre değil, yarın hepimizin inanarak ve güvenerek hesap verebileceği, kimsenin kendi acısına göre dokunmayacağı bir noktaya taşıyalım.
*Bugünkü demokrasi feryatları
Anayasada ifadesini bulan erkler ayrılığı ne yazık ki ülkemizde fiilen kullanılmayan ve işlevini yitirmiş bir görüntü vermektedir. Başbakanın demokrasiden yana olanlar ve olmayanlar şeklinde yaptığı tanım, siyasi iktidarın yanında olanlar ve olmayanlar şeklinde bir algılamaya yol açmıştır. Ülke dinamikleri ile anayasal erkler ne yazık ki Başbakanın bu tanımlamasına göre şekil almışlardır.
Bu operasyonla birlikte medya da bir sınavdan geçmektedir. Zamanında evrensel değerler ve ilkeler aşındırılırken, hukuk yok edilirken, Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarında, Oda TV, KCK soruşturmalarında sesi çıkmayan ve operasyonlara alkış tutulurken, bugünkü demokrasi feryatları herkesin kendi ölüsüne ağlamasına benzemektedir.
*Medya görev ve yükümlülüğünü unutmamalı
Bu tutum evrensel kurallarla, demokrasi ilkeleri, basın ahlak ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Girilen ilişkilerde bağımsızlığını koruyamayan medyanın işlevini gördükten sonra kullanılıp atıldığı bir zamandan da geçtik. Medyanın görevini ve yükümlülüğünü unutup, siyasi yelpazede yer aldığı yapıya göre takındığı tavrı da unutmadık. Medya yer aldığı siyasi yelpazeye göre değil, başkasının hakkı ihlal edilirken ses çıkarmalıdır. Birbirine bu ilkelerle sahip çıkmayanların yarın aynı kaderi paylaştıklarını da gördük.
*Çifte standarttan vazgeçilsin
Medya; evrensel standartları, basın ahlak ve ilkelerini unutmadan, esas işinin habercilik olduğunu unutmadan birbirine sahip çıkmayı bilebilmeli ve birbirine sahip çıkarken bu ilkeleri göz ardı etmemelidir. İnsan hakları çifte standardı kaldırmaz. Bu alışkanlıklar terk edilsin, gelin insan haklarındaki çifte standarttan vazgeçelim ve hukukun üstünlüğü, demokrasi arayışımızda ötekileştirdiğimiz kimse olmasın.
*Adli yargılama ilkesi ihlal edilmesin
Bizler evrensel değerlere, hukukun üstünlüğüne, kimseye ayrımcılık yapılmayacak şekilde insan haklarına olan inancımızla; artık olağanüstü ve siyasi hesaplaşma algısıyla yürütülen kişiye özel soruşturma usulleri yerine adil yargılama ilkesinin ihlal edilmediği, yargı bağımsızlığının ve demokrasinin sağlıklı işlediği, basın özgürlüğünün bir ülkenin olmazsa olmazlarından olduğu bir ülke istiyoruz. Saygılarımızla…
*Eleştiri haklarını kullanmayanlar var
Evet, öncelikle bu güzel yazılı açıklamayı yapan beş ilimizin Sayın Baro Başkanları’nı yürekten kutluyorum. Genel anlamda 12 Eylül darbesi sonrası zaten tepkisiz bir toplumduk. Son dönemde yaratılmak istenen korku dağlarının da etkisinden olsa gerek kişiler, kurum ve kuruluşlar ses vermez, görüş bildirmez, eleştiri haklarını kullanmaz oldular. Bir anlamda her şey gazetecilerden ve medyadan beklenir oldu. “Taraf olan, bertaraf olur” cümlesi bazıları için korku yaratan bir slogan oldu. Ülke genelindeki diğer barolar ne yaptı bilmiyorum ama Hatay, Osmaniye, Adana, Mersin ve G.antep barolarının bu manada tepki vermesini ve görüş bildirmesini önemsiyorum.
*Men dakka, dukka…
Beş ilimizin Sayın Baro Başkanlarının işaret ettiği gibi işe geldiği zaman ya da adamına göre hukuk uygulamalarından vazgeçelim. Adil yargı ilkelerini ihlal etmeyelim. Adil yargı, herkese, hepimize kesinlikle lazım. Bugün için bu işten fayda umanlar yarın bunun hesabını bir şekilde vermek zorunda kalacaklardır. Gelin Adalet Tanrıçası’nın terazisiyle daha fazla oynamayalım. O Adalet terazisi hepimize eşit adalet dağıtsın. Aksi halde, Ses Gazetesi’nden köşe yazarı abim Mükremin Kurtcephe’nin yazdığı üzere “men dakka, dukka” yani eden bulur anlamındaki farsça cümle (çalma başkasının kapısını, çalarlar seninde kapını) tekrar tekrar vuku bulur…