Baba, üniversiteli kızı ve Palyaço

dogan-suslu-kose

MEDYATİK BAKIŞ

Doğan SÜSLÜ

İletişim:0 532 728 45 53

e-mail:medyatikbakis@hotmail.com

Dar gelirliydi. Üniversite son sınıfta eğitim ve öğrenim gören kızı için babadan kalan tarlayı satmış, kredi çekmişti ama tüm bu maddi olanaklar yetmemişti. Kızı bazen İstanbul’da birkaç gün parasız kalıyor, bir baba olarak kendisi de bir yerlerden borç para bulup onu kızına gönderiyordu… Her cep telefonu çaldığında irkiliyor hele kızı arıyorsa oldukça tedirgin oluyordu. Sabah ilk saatlerdi. Yine telefonu çaldı. Arayan kızıydı. Kızı “Baba seni üzmek istemiyorum. Durumunu biliyorum ama tam dört gündür parasızım. Bir şekilde idare ediyorum. Hatta dört gündür 5 Km’lik üniversite yolunu parasızlık nedeniyle yürümek durumunda kaldım. Daha önümüzde 6 ay var. Nasıl olacak bu iş? İstersen çıkıp geleyim, sen de biraz rahatla ben de rahatlayayım. Çekilecek çile değil bu. Biraz durumun düzeldiğinde kalan eğitimimi tamamlarım” diye konuştu.

*Gözleri doldu “tamam kızım” dedi…

unnamed

Önce gözleri doldu babasının. Ardından gözlerinden iki damla yaş süzüldü. Sonra “Tamam kızım. Özür dilerim. Ben bir çaresine bakacağım. Bir daha yükseköğrenime ara verme gibi bir pozisyonu aklına getirme. Bak, çoğu gitti azı kaldı. Biraz daha dişimizi sıkalım” dedi ve ardından ekledi “Bugün akşamüzeri de olsa, sana para bulup ATM üzerinden göndereceğim, merak etme kızım” dedi.

Telefonu kapattı. Pek çok varlıklı arkadaşından kızı için borç para istemişti. Yüzü yoktu. Aldığı borçları ödemesine ödemişti ama bazen gününde ödeme yapamıyor, büyük mahcubiyet yaşıyordu. Çaresizdi. Çaresizlik ona hiç borç para istenmeyecek adamların kapısını da çaldırıyordu. İstanbul gibi yerde kızının üç dört gün parasız kalması onu ürkütüyor, aklına kötü kötü şeyler geliyordu. Bir baba olarak kızından birinci dereceden sorumluydu…

*Babanın ve arkadaşının derdi farklı farklıydı

Kafasını biraz toparladı. Geride, varlıklı birkaç arkadaşı daha vardı aklında. Onları böylesi konularla ilgili pek aramamıştı. Kızının son telefonu sonrası mecbur kaldı. Önce en varlıklı arkadaşına gitti. Utana, sıkıla durumu izah etti. İstediği borç miktarı varlıklı arkadaşı için çerez parası gibi bir şeydi. Arkadaşı bin dereden su getirdi…  Çıktı oradan, bir başka arkadaşının işletmesinde aldığı soluğu. Hal hatır faslından sonra konuya girdi. Mazeretler aynıydı. Büyük derdin başı büyük olduğu için günlük, haftalık, aylık ödemeler sorundu. Arkadaşı, yurt dışında özel bir üniversitede okuyan oğlunun üniversite taksitini bile sözde aksatmıştı… Öğlen olmuştu. Tam kalkacakken varlıklı arkadaşı” gitme, birazdan özel teknemle denize açılacağız. Öğle yemeğinde teknemde balık ziyafeti var. Sen de katıl bize, biraz daha laflarız” şeklinde konuştu. Baba ne dertteydi, arkadaşı ne dertte. Davete teşekkür ederken “demek ki tokun açtan haberi olmaz” dedikleri şey bu olsa gerek diye düşündü. Ardından da kendi kendine mırıldandı “Benim gündemim, kızıma acilen para bulmak ve göndermek. Arkadaşımın gündemi de öğle arası teknesinde yiyeceği balıklar…”

*Hasılatı, şapka ya da poşet içinde topluyordu

Bir simitle öğle arasını geçiştirdi. Aklına Palyaçoluk yaparak geçimini sağlayan bir arkadaşı geldi. Diğer arkadaşları kadar zengin değildi. İlköğretim ve ortaokullara gidip gösteri yapıyor, sınıflardan toplanan öğrenci başı, bir, iki ya da beş lira ile hasılatı sahne şapkası ya da elindeki bir poşetle topluyordu. Çeşitli gösteri ve etkinliklere gidecek mütevazı bir otomobili vardı. Otomobil bagajına da sahne malzeme ve kıyafetlerini koyuyor, ekmeğini bu yolla kazanmaya çalışıyordu. Yanında bir de yardımcı bir genç mevcuttu. Onun hem yeme, içme ihtiyacını karşılıyor hem de ona iş oldukça bir miktar ödeme yapıyordu. Özetle diğer arkadaşlarıyla kıyaslanmayacak kadar gelir durumu düşüktü. Sürekli iş olursa, yaptığı iş bir şeye benziyordu. Sadece kışın çalışmak, ya da yılın birkaç ayı çalışmak onunun ekonomik durumunu bir türlü iyileştirmiyordu…

*Ne çıkarsa bahtımıza

Çaresiz Baba cep telefonuyla aradı Palyaço arkadaşını ve çaresizliğini izah etti. Arkadaşı, gösteriye çıkmak üzere olduğunu, gösteri sonrası hasılatı toplayacağını, şayet bekler ve isterse hasılatın tamamını ona verebileceğini ancak hasılatın miktarını şimdiden bilmeyeceğini ifade etti. Baba “Sorun değil. Ne çıkarsa bahtımıza artık” dedi. Aynı gün saat 16.30 gibi Palyaço arkadaşının gösteri yaptığı ilköğretim okulu önünde buluşmak üzere sözleştiler…

*Poşet içindeki hasılatı saymaya başladılar

Saat 16.30’u biraz geçe Palyaço arkadaşı ve yardımcısı elleri, kolları sahne malzemesiyle dolu bir vaziyette çıktılar. Sahne eşyalarını otomobile kadar taşıdılar. Otomobilin bagajını açıp eşyaların bir kısmını bagaja yerleştirirken, arkadaşı hasılat poşetini arkadaşına uzattı ve yardımcısıyla birlikte poşet içindeki paraları saymalarını istedi. Baba ve yardımcı eleman geneli madeni para olan, hasılatı dikkatle saydılar. 483 TL hasılat vardı. Palyaço “bu sana yetmez” dedi. Pantolonun cebini karıştırdı ve bulduğu 120 TL’yi de arkadaşına uzattı.  Ardından ekledi “hadi bin arabaya. Şu bozuk paraları kâğıt paraya dönüştürelim. Yoksa ATM’den parayı gönderemezsin” dedi. Bir süre sonra para tümlendi ve baba toplamda 603 TL’yi cebine koydu…

*”Palyaçoda olsam ekmeğimi alın terimle kazanıyorum…”

Palyaço arkadaşına sarılıp teşekkür ederken “senden varlıklı arkadaşlar bana bin dereden su getirdiler. Sen benim gibi dar gelirli olmana rağmen, bana oldukça samimi davrandın, Allah senden razı olsun” dedi. Arkadaşı da “Sen olsan, sen de benim için aynı şeyi yapardın. Ben Palyaço ’da olsam, ekmeğimi alın terimle kazanıyorum. Emeğim ve terim var bu parada. Bu nedenle rahat olun ve rahatça harcayın parayı. Bir gün paran olursa borcunu ödersin. Olmazsa da canın sağ olsun. Bir gösteri hasılatım da sizlere feda olsun” diye konuştu. Tekrar bir birlerine sarıldılar ve bir daha görüşene kadar vedalaştılar.

Sevinçli Baba, en yakın ATM’den sevgili kızına 600 TL gönderdi. Çare diye düşündükleri kendine çare olamamış, umutsuzca aradığı bir Palyaço arkadaşı ise ona tam zamanında ve önemli ölçüde yardımcı olmuştu…

*Büyük laflar, çok iddialı kelamlar etmeyelim

Kıssadan hisse çıkarmak gerekirse, çaresiz insanın halinden anlamak gerek. Umduklarınızdan bazen büyük umutsuzluklar çıkabileceğini bilmek, bazen de hiç ummadığınız kişilerin size umut ve çare olacağını bilmemiz gerek. Bir de yapılan her işe saygı duymak, her mesleğin bir emek ve alın teri içerdiğini bilmek ve buna göre davranmak işin doğrusu olur diye düşünmeli insan. Son olarak Allah’ın zoruna gidecek “Büyük laflar, çok iddialı kelamlar etmemek” gerekir. Bazıları hali vakti yerindeyken atar işkembeden ve “Ben var ya ben. Kafamı kesseniz falanca yerden giyinmem. Filancadan borç para istemem” der. Allah’ın zoruna gider bu büyüklenme… Büyük konuşanın birden ters gider işleri. Sonra çaresizlikten önce gider filancaya, ardından falancadan başlar giyinmeye. Lütfen “ne oldum?” demeyelim. “ne olacağız?” diyelim. İnsanları, meslekleri ve elbette sevgili Palyaçoları sevelim…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.