Cevdet Uygun’un ardından… (1)

dogan-suslu-kose

MEDYATİK BAKIŞ

Doğan SÜSLÜ

İletişim:0 532 728 45 53

e-mail:medyatikbakis@hotmail.com

9 Nisan 2016 cumartesi günü kaybettiğimiz Cevdet Uygun’un ardından yazmak benim için kolay olmadı. Mülkiyeli gazeteci ağabeyim Cevdet Uygun’u bir ya da iki köşe yazısıyla anlatmak mümkün değil. Ben sadece kendimce bir harman yapıp onu kendi tümcelerimle anlatmaya çalışacağım.

Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) Uluslararası İlişkiler (1974) mezunu olan Cevdet abiyle, sohbetlerimiz sırasında, Türkiye gündemini, uluslararası politikayı, Ortadoğu ve Suriye politikalarını konuşurduk. Daha doğrusu o ağırlıklı olarak tüm gelişmeleri yorumlar, biz de dikkatle onu dinlerdik. Aylar öncesinden yaptığı tahminler birer ikişer tutar, isabetli tespitlerine hayran kalırdık. Kendi akranlarının çoğu Dışişleri Bakanlığı’nda önemli görevlerde bulunuyordu. Diğer arkadaşları ise vali, bürokrat, Maliye Uzmanı, Emniyet Müdürü, özel sektörde üst düzey yönetici gibi önemli pozisyonlardalardı. Kendisi siyasi görüşü nedeniyle sakıncalı kabul edildiği için o dönem Dışişleri Bakanlığı’nda çalışma şansı bulamamıştı.

*Askerlik anılarını da anlatırdı

Tarsus Amerikan Koleji kökenli Cevdet Uygun, güzel İngilizcesi dolayısıyla yedek subay olarak yaptığı askerliğinin bir bölümünü, Genelkurmay Başkanlığı Protokol Şube Müdürlüğü’nde yapmıştı. Yurt dışından gelen yüksek rütbeli subaylara mihmandarlık yaptığını, bazen onlara Türkiye’de tercümanlık konusunda yardımcı olduğunu ifade eder, herkes gibi askerlik anılarını anlatmaktan büyük keyif alırdı. Askerlikte herkese nasip olmayacak özel ve güzel anılara sahipti. Yaşadıklarını mizahi bir dille tane tane anlatır, bizleri hem güldürür hem de düşündürürdü…

*Bir Kaymakam

Gazetecilikteki mesleki anıları çok fazlaydı. Geçmişteki İskenderun basınının önemli simaları ile İskenderun ve Hatay yaşayanlarının önde gelenlerini,   farklı özelikleriyle anlatır, anlatımıyla adeta bizleri o günlere götürürdü. “Bir gazetecinin anıları-Bir de bizden dinleyin” adlı kitabı anılarının sadece bir bölümüydü. Sağılığı el verse, biraz daha yaşasa, anılarının bir bölümünü daha kitap haline getirmeyi planlıyordu. Anı kitabında “Bir Kaymakam” adlı bölümde, İskenderun eski Kaymakamlarından Rifat Özpar’ın o dönem Çukurova’nın ünlü kabadayısını silahla vurmasını anlatmıştı. İskenderun ve Hatay tarihinden bir kesit veren bu ilginç bölüm sadece Hatay’da değil Ankara ve İstanbul’da da büyük ilgi uyandırmıştı…

*Biz gazetecilere güzel bir cemiyet binası kazandırdı

Cevdet Uygun, bir dönem yaptığı İskenderun Gazeteciler Cemiyeti (İGC) başkanlığı sırasında, (24.10.2004 – 14.10.2006) dönemin Hatay Valisi sınıf arkadaşı Abdulkadir Sarı’nın ve diğer birkaç ismin katkılarıyla bugünkü İGC basın Merkezi binasını biz gazetecilere ve İskenderun’a kazandırdı. İGC binasını için önüne çıkartılan bir dizi bürokratik engeli, yazışmalar, ricalar, Ankara ve Hatay telefon trafiğiyle çözmesini bildi. Sonuçta mutlu sona ulaşarak görkemli tarihi binayı İskenderun basınına adeta hediye etti…

Cevdet Uygun siyah beyaz

*İngilizce şarkıları

Cevdet Uygun abimizin güzel İngilizcesi, İngilizce şarkılara da yansırdı. Çeşitli davet ve etkinliklerde sahnedeki Erkin Hastürk arkadaşımıza söyleyeceği şarkıyı fısıldar, ardından İngilizce parçaları döktürürdü. ‘Wild Word, Let it be, Grin grin gras, Folin in love, Somet hing oldukça güzel seslendirdiği İngilizce parçalardı. Nadiren, Erkin Hastürk’ün olmadığı gecelerde de bir orkestra elemanından destek alarak yine şarkılarını seslendirmeye çalışırdı. Müzikle arası iyiydi. Neşet Ertaşı’da, dinler, Batı müziğinden bir parçanın ardından,  Zeki Müren ve Yıldırım Gürses ‘e kulak verebilir, Mustafa Keser’le de final yapabilirdi.. Batı müziği, Türk müziği gibi keskin bir ayrımı yoktu.

*Balık, tavuk ve etle arası iyiydi

Deniz ürünleri ve alkolle arası iyiydi. Haftada en az bir gün deniz ürünü yerdi. Kendisine olta balığı getiren balıkçıları vardı. Karides, kalamar, ahtapot gibi lezzetli ürünlerde de ara ara sofrasını süslerdi. Buzdolabında ve buzdolabı dondurucusunda mutlaka hem taze balık çeşitleri hem de dondurulmuş balıklar olurdu. Mevsiminde barbunya balık kızartması yanında mutlaka mercimekli pilav yaptırır, turşu ve salatayla bir güzel sofrasını donatırdı. Ispanaklı köfte, ıspanaklı börek, kaytaz böreği ve içli köfte de vazgeçilmezlerinden sayılırdı. Sinide (tepside) et, kağıt kebabı da tercihleri arasında olurdu. Tavuk haşlama, iç pilav severek yaptığı ve tükettiği bir yemekti. Ustasının elinden kıyma kebap, yine ustasının elinden kuzu şiş ve kül bastı yerdi. İçki olarak ağırlıklı olarak votka içer, zaman zaman rakı, şarap, viski ve cin de tükettiği olurdu. Yurt dışından kendisine özel olarak getirilen muhtelif içkileri özenle saklar, özel bir günde şişeyi açıp onu dostlarıyla tüketmesini severdi. İçkinin aromasından da kalitesinden de çok iyi anlardı…

*Mango ve şadok

Cevdet abinin meyve ve sebzelerleler de arası iyiydi. Turfanda çıkan meyvelerden ilk etapta azar azar (tadımlık) almak, en büyük zevkiydi. Mevsimi geldiğinde, günün meyvelerini daha bol alır, sofrasında sürekli meyve sepetini andıran bir çeşitlilik bulundururdu. Mango, Ananas, Japon Eriği, muz, şeftali, şekerpare, çilek, kiraz, portakal, mandalina gibi meyveler yanında, greyfurt, şadok (Ağaç Kavunu) turunç, tatlı limon gibi narenciye ürünleri de tüketirdi. Mevsimi geldiğinde mutlaka biber, salatalık ve Birecik Biberi’nden kavanoz kavanoz turşularını yaptırır, bir kış boyunca dostlarıyla beraber o lezzetli turşuları da tüketirdi…

Pırasa, enginar, lahana, ıspanak, taze fasulye, börülce, pancar, bezelye gibi sebzeleri de tüketir, sebzelerin de hakkını verirdi…

*Arapçası da gayet güzeldi

İngilizcesi yanında Arapçası iyiydi. Arapçadan gelen pek çok sözcüğü gerektiği gibi açıklar bizleri aydınlatırdı. Zaman zaman radyodan Arapça yayınları dinler Orta Doğu’daki gelişmeleri daha iyi takip edebilmek adına bir de Arap dünyasının yorumlarını dinlerdi. Kendince bir okuma ve yazma saati vardı. O saat gelince gözlüğünü takar, dikkatle yaygın ve yerel gazeteleri okur hatta ara ara eline ulaşan İngilizce bazı yayınları inceleyip, notlar alırdı… Kitap okuduğu da olurdu ama göz yorgunluğu dolayısıyla bir günde 50-60 sayfayı geçemezdi…

                                                                                                            Devamı yarın…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.